Türkiye’nin Suriye'deki muhtemel askeri operasyonuna yönelik Uluslararası aktörlerin tavırlarını belirleyen faktörler
Tem 19, 2022 2318

Türkiye’nin Suriye'deki muhtemel askeri operasyonuna yönelik Uluslararası aktörlerin tavırlarını belirleyen faktörler

Font Size
 
Türkiye’nin Suriye'deki muhtemel askeri operasyonuna yönelik Uluslararası aktörlerin tavırlarını belirleyen faktörler
 
 
 
 
 
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Haziran 2022’nin sonlarında yaptığı açıklamada Suriye’de yeni bir askeri operasyonun, hazırlıklar tamamlanır tamamlanmaz başlayacağını söyledi. Ancak hazırlıklar hakkında herhangi bir detay vermedi.
 
Erdoğan, bununla askeri hazırlıkları kastetmemiş gibi görünüyor. Çünkü Türkiye, Suriye’nin kuzeyinde herhangi bir zamanda kara operasyonlarını desteklemesine izin veren üslere ve noktalara sahip. Bu da hazırlıkların genel olarak uluslararası aktörlerin Türkiye’nin güvenlik koridorunun tamamlamasına yönelik siyasi tavırlarıyla bağlantılı olduğu anlamına geliyor.
 
Gerçekten de Türkiye, ABD, Rusya ve İran ile çok taraflı görüşmeler gerçekleştiriyor. Bu görüşmeler, kuvvetler arasında herhangi bir askeri çatışma veya diplomatik ilişkiler üzerinde herhangi bir etki olmamasını sağlamayı amaçlıyor.
 
Pratikte Washington, Moskova ve Tahran’ın, Türkiye’nin kuzey Suriye'deki muhtemel askeri operasyonuna yönelik tavırlarını belirleyen faktörler var.
1. İran 
İran, 20 Haziran 2022’de Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü aracılığıyla, Türkiye’nin Suriye’deki askeri harekâtına karşı olduğunu açık bir şekilde ilan etti. Sözcü, anlaşmazlıkları çözmek için askeri çözümün kullanılmasını devletlerin bütünlüğü ve ulusal egemenliğinin ihlali olarak değerlendirdi. Ancak 27 Haziran’da İran Dışişleri Bakanı Emir Hüseyin Abdullahiyan’ın Ankara ziyareti sırasında, Tahran’ın tavrı ve söylemi gözle görülür şekilde değişti. Abdullahiyan, Türkiye’nin güvenlik endişelerini anladığını ve bunların tamamen çözülmesi gerektiğini belirtti.
 
Tahran’ın Türkiye’nin operasyonunu reddetmesi bazı faktörlerle doğrudan ilişkili. Bunlarında başında Suriye ve Irak’taki ikili koordinasyondaki düşüş ile İran’ın Suriye’nin kuzeyindeki nüfuzuna ve çıkarlarına yönelik tehditler geliyor. Bu tehditler arasında Suriye dosyası da dahil olmak üzere Türkiye ve İsrail arasındaki güvenlik koordinasyonunda artış ile muhalefetin lehine, Suriye rejiminin aleyhine kontrol haritasının değişmesi yer alıyor.
 
Buna karşılık Tahran’ın Suriye’nin kuzeyine yönelik askeri harekât konusundaki tavrını değiştirmesini sağlayacak bazı sebepler var. Örneğin Halep’in kuzeyinde çıkarlarının tehlikeye girmeyeceğine dair Türkiye’den garanti alması, Ankara’nın kendisine uygulanan Batı yaptırımlarına uymamasını sağlaması, Suriye ve diğer dosyalardaki ikili anlaşmazlıkları çözmek için öncelikle diplomasiyi kullanmak gibi durumlar İran’ın tavrını değiştirmesine sebep olabilir. Ancak İran, Türkiye’nin Suriye’deki herhangi bir askeri faaliyetinin Suriye rejimi ile koordinasyon içinde olmasını tercih edecektir.
 
2. Rusya 
 
Rusya, geçtiğimiz haftalarda, istikrarı tehdit ettiği gerekçesiyle Suriye topraklarında herhangi yeni bir askeri operasyona karşı olduğunu defalarca açıkladı. Astana görüşmelerinin 18. Turu sırasında Rus heyeti, Rusya’nın operasyonu kabul etmediğini vurguladı.
 
Rusya, kontrol haritasında rejim aleyhine herhangi yeni bir değişikliği hoş karşılamıyor. Bu konudaki herhangi bir girişim, Rusya’nın Ukrayna ile çatışmasıyla meşgul olmasından faydalanmak anlamına geliyor. Bununla birlikte Moskova, Türkiye’nin Suriye’de yeni bir askeri operasyon başlatma tehdidini, rejimle ilişkiler konusunda taviz vermeleri için Suriye Demokratik Güçleri’ne (SDG) baskı yapmak için kullandı ve kullanmaya devam ediyor.
 
Rusya’nın Türkiye’nin operasyonu konusundaki muhafazakâr tutumu, SDG’ye karşı güvenilir arabulucu rolünü kaybetmemeyi istemesinden de kaynaklanabilir. Çünkü böyle bir adım, Rusya’nın SDG’yi ABD’den uzaklaştırma ve Kürtleri genel olarak rejimle anlaşma yapmaya itme konusundaki çabalarını baltalayabilir.
 
Ayrıca Moskova ile NATO arasındaki benzeri görülmemiş gerilim arka planında Suriye ya da Ukrayna ile ilgili konularda bir karşılık almadıkça Rusya’nın Türkiye lehine tavrından kolayca vazgeçmesi beklenmiyor.
 
3. ABD 
 
ABD, Haziran ayı başlarında Türkiye’nin Suriye'de yeni bir askeri operasyon başlatma niyetiyle ilgili derin endişe duyduğunu belirtti. Ancak bunun dışında, Türkiye’nin YPG ve SDG’nin faaliyetlerini 30 km derinliğindeki güvenli bölgede sona erdirme yönündeki süregelen taleplerine yanıt vermedi.
 
ABD bunun da ilerisine geçerek SDG’ye güvence vermeye çalışıyor. ABD, terörle mücadelede yerel bir ortak olarak kendisiyle çalışmaya devam edeceğini ve Halep ve İdlib’in kuzeyindeki bölgelerde DAEŞ’e karşı operasyonlar için Aynel-Arap yakınlarındaki Harap Aşk üssünü yeniden aktif hale getirerek bu bölgelerde istikrarın önemini vurguluyor.
 
Şu söylenebilir: Washington Moskova’ya Türkiye’nin askeri operasyonunu kullanarak SDG ile rejim arasında mutabakata varılmasını istemiyor. Öte yandan ABD Türkiye’nin endişelerini genellikle diplomasi yoluyla, yani ABD’nin PKK’nın güvenli bölgeden çıkarılmasını garanti ettiği Ankara Belgesi’ne (2019) benzer şekilde yeni bir mutabakat zaptı oluşturarak ve Suriye’nin kuzey ve kuzeydoğusu ile ilgili olarak Türkiye’yi Rusya ile ortak koordinasyondan vazgeçirmek için kabul edilebilir seçenekler sunarak gidermeye çalışıyor.