Suriye'de Yeni Amerikan Vizyonu
Haz 03, 2025 697

Suriye'de Yeni Amerikan Vizyonu

Font Size

ABD'nin Suriye ile ilişkilerini normalleştirme konusunda atmış olduğu adımlar, özellikle Suriye Devlet Başkanı Ahmed el-Şara ile ABD Başkanı Donald Trump'ın Suudi Arabistan'ın başkenti Riyad'da gerçekleştirdiği görüşmenin ardından hız kazanmıştır. Trump yaptırımları kaldırma kararını açıklamış, ardından ABD'nin Türkiye Büyükelçisi Thomas Barrack'ı Suriye Özel Temsilcisi olarak atamıştır. Barrack görevine İstanbul'da Suriye Cumhurbaşkanı el-Şara ile görüşerek başlamış, ardından Riyad, Amman ve Şam'ı ziyaret etmiş ve Suriye Dışişleri Bakanı Esad el-Şeybani'nin huzurunda Suriye'deki ikametgahına Amerikan bayrağını çekmiştir. Bu gelişmeleri, Suriye Cumhurbaşkanı el-Şara ile Halk Sarayı'nda yapmış olduğu bir görüşme ve Katar, Türk ve Amerikan şirketleriyle Suriye'nin elektrik ihtiyacının neredeyse tamamını karşılayacak olan 7 milyar dolar değerinde elektrik santrali sözleşmesinin imzalanması izlemiştir.

Bu gelişmelere, ABD Başkanı'nın Suriye hükûmetiyle ilgili olumlu açıklamaları eşlik etmiş, hükûmetin işlerine karışmama ve istikrar, büyüme ve dünyadaki normal statüsünün yeniden sağlanması için yeniden bir fırsat verilmesi çağrısında bulunmuştur. Buna, Suriye'nin 1979'dan beri yer aldığı terörizmi destekleyen devletler listesinden çıkarılacak olmasının duyurulması da eşlik etmiştir.

Bu adımlar, ABD ile Suriye arasındaki gergin ilişkilerin tarihinde yeni bir sayfa açmaktadır. Beşşar Esad rejiminin devrilmesinden sonra yeni Suriye hükûmetini destekleme, saygı gösterme, bölgesel ve uluslararası düzeyde herhangi bir dış tarafın Suriye'nin iç işlerine müdahale etmesini engelleme temelinde yeni bir sayfa açmaktadırlar. Aynı şekilde, hükûmete, bir tarafı diğerine karşı desteklemeden, toplumun bileşenleri arasında iç işlerini düzenleme fırsatı sağlamaktadır. Bu ayrıca, toplumun bazı bileşenlerinin bölgelerine özerkliklerini dayatma veya Suriye devleti sınırları içinde kendi bölgelerini kurma arzularına ilişkin herhangi bir konuşma veya talepte bulunmasını da engel olmaktadır.

Bu yeni Amerikan yaklaşımı, ABD elçisinin İstanbul'da Cumhurbaşkanı el-Şara ile görüşmesinden bir gün sonra yaptığı açıklamada açıkça görülmektedir: ABD, sömürgeci güçlerin bir asır önce bölgede barışı tesis etmek için değil kendi kazanımlarını elde etmek için dayattığı Sykes-Picot Anlaşması'yla yapılan hatayı tekrarlamayacaktır. Batı'nın müdahil olduğu dönem sona ermiş ve gelecek bölgesel çözümlerde, ortaklıklarda ve saygıya dayalı bir diplomaside yatmaktadır. Suriye'nin acıları bölünmeden kaynaklanmıştır ve yeniden doğuşu halkı için onur, birlik ve yatırım yoluyla gelmelidir.

Sykes-Picot Anlaşması'na yapılan atıf, mevcut ülkelerin haritaları, çizilen sınırlar ve bunların yeniden değerlendirilme olasılığı ile ilgili ABD politikasında bir değişiklik yapılması konusunda tartışmalara yol açmıştır. Ancak, yapılan bu açıklama bu tür yorumları etkili bir şekilde çürütmektedir. ABD, ülkeler arasındaki sınırların yeniden çizilmesi veya bölünmesi de dahil olmak üzere bölge ülkelerinin ve Suriye'nin iç işlerine "Batı müdahalesi" hatasını tekrarlamak istememektedir.

Bu vizyon ABD elçisi için yeni değildir. ABD Başkanı Donald Trump'ın ilk dönemini kazanmasından sadece iki hafta önce, 22 Ekim 2016'da Fortune Dergisi'nde "Orta Doğu'nun Amerika'dan Şuan İhtiyaç Duyduğu Şeyler" başlıklı bir makalede yayınlanmıştır. Sykes-Picot hatasına değinen Pompeo, bölgedeki sorunların çözümünde, BAE, Katar ve Suudi Arabistan'daki yeni nesil Arap liderlerin, etkili bir şekilde yeni bir Orta Doğu inşa etmek için ileriye dönük politikalar üretme çabalarına destek verilmesi gerektiğini ifade etmiştir. Yirminci yüzyılın ortalarında ve sonlarında "kaplan ekonomileri"ni başlatan Asyalı yöneticiler gibi, öncelikle dahili gerginliklerin azaltılmasını sağlayacak, ikinci olarak da ülkelerinin küresel ticaretin hakim olacağı gelecekte hak ettiği yeri garanti altına alacak ekonomik ve eğitimsel kalkınmayı hedefleyen politikalar üretmektedirler.

ABD elçisi Sykes-Picot Anlaşması'na ek olarak, Devrim Muhafızları'nın kırk yıl önceki yükselişinin bölgedeki mezhepsel bölünmelerin nedeni olduğuna inanmaktadır. ABD müttefiklerinin (Mısır, Ürdün, Filistin ve İsrail dahil) bu bölünmeleri sona erdirmesinin çıkarına olduğuna inanmaktadır. Bu bölünmeleri sona erdirmek, İran Devrim Muhafızları'na ve Rusya'nın bölgedeki baskısıyla körüklenen bölgesel hırslara karşı bir denge sağlayacaktır.

Esad rejiminin düşmesiyle birlikte büyükelçinin bahsettiği tüm koşullar, Suriye'nin, bölgenin istikrar ve büyüme umudunu gerçekleştiren bu projenin bir parçası olması için uygun hale getirmiştir. İran'ın rolü en zayıf seviyesindedir, Arap-Türk anlayışları olumlu yönde ilerlemekte ve yeni hükûmet Suriye'yi İran'dan tamamen uzaklaştırmış, İran-Rusya eksenini terk etme pahasına Arap-Batı eksenine katılma politikasını açıkça ilan etmiştir. Ayrıca, eski ABD Başkanı Biden döneminde yaşanılan krizlerden sonra Türk-Amerikan ilişkileri iyileşmektedir.

Bu veriler ve Trump'ın bölgeye karışmama ve durumu "egemen ülkelerini geliştirmeleri, benzersiz vizyonlarını gerçekleştirmeleri ve kendi kaderlerini çizmeleri" orada yaşayan halka bırakma vizyonu göz önüne alındığında, ABD'nin Körfez ülkeleri ve Türkiye ile yaptığı gibi Suriye'de de aynı yaklaşımı benimseyeceğini teyit etmektedir. Bu, Suriye Demokratik Güçleri'ne (SDG) ABD'nin Suriye'nin iç işlerine karışmayacağı ve kim olursa olsun bir tarafı diğerine karşı desteklemeyeceği yönünde açık bir mesajdır. "Sykes-Picot" hatasını tekrarlamayacak, sahadaki çatışmalara yansıyan ve tüm bölgenin istikrarını tehdit eden sınırları kağıt üzerinde çizmeyecektir.

Bu vizyon, Amerikan elçisi için yeni olmadığı gibi, Başkan Trump ve Cumhuriyetçi Partisi için de yeni değildir. Hem Cumhuriyetçilerin hem de Demokratların benimsediği önceki Amerikan vizyonunun, "ulus inşası" başlığı altında, yani, Amerikan konseptine göre demokratik değerleri ve insan haklarını, askeri müdahale gerektirse bile, yurt dışındaki diğer ülkelere empoze etmenin yanlış olduğuna inanmaktadırlar.

Trump ve Cumhuriyetçi Parti içindeki ekibine göre ulus inşası başarısız olmuştur. Bu, ilk döneminde (2016-2020) ABD güçlerini Afganistan, Irak ve Suriye'den çekme niyetini açıkladığında kendini göstermişti. Çatışmaları bir medeniyet çatışması olarak değil, ekonomik çıkar çatışması olarak görmüştür. Trump'ı bugün, ABD'nin en büyük ekonomik rakibi olan Çin'e karşı ittifaklarını yeniden kurmaya iten şey de budur.

Sonuç olarak, ABD-Suriye ilişkileri Suriye'nin iç istikrarına ve refahına katkıda bulunan yeni, gerçek ve stratejik bir aşamaya giriyor gibi görünmektedir. Bu aynı zamanda uluslararası ve bölgesel istikrara, özellikle mültecilerin geri dönüşü, uyuşturucu üretimi ve ihracatının engellenmesi, terörizmle mücadele, kimyasal silah sorunu ve insan haklarına saygı gibi eski rejimden miras alınan birçok çetrefilli konuda katkı sunmaktadır.