Arap aşiretlerine bağlı savaşçıların Deyrizor’da SDG’ye yönelik düzenlediği operasyonların geleceği
Ara 31, 2023 641

Arap aşiretlerine bağlı savaşçıların Deyrizor’da SDG’ye yönelik düzenlediği operasyonların geleceği

Font Size

8 Eylül 2023’te Suriye Demokratik Güçleri (SDG), Deyrizor’daki temel askeri operasyonların sona erdiğini ve belirli güvenlik operasyonlarına geçildiğini duyurdu. Açıklama eylül ayının başından sonra Arap aşiretlere bağlı savaşçıların bu bölgelerde geçici olarak konuşlandırılmasından sonra yeniden güçlerinin yerleştirileceğini ima etti.

Bununla birlikte aşiretlere bağlı savaşçıların Deyrizor’da SDG’ye yönelik yürüttüğü saldırılar devam etti. Çeşitli iç ve dış etkenlerin etkisiyle gerilim ve sakinleşme aşamaları yaşandı. Bölge en az iki gerilim dalgasına tanık oldu. Birinci dalga 25 Eylül’de aşiret savaşçılarının Deyrizor’un kuzey ve doğu kırsalında çok sayıda SDG’ye ait çok sayıda kontrol noktasına saldırı düzenlemesiydi. İkinci dalga ise 11 Ekim’de Akidat aşiretinin şeyhi İbrahim el-Hafil’inin sesli mesajından sonra başladı. İki gün süren saldırılarda Deyrizor’un doğu ve kuzey kırsalındaki çeşitli bölgelerdeki SDG’ye ait araç, nokta ve kontrol noktası gibi yaklaşık 10 hedef saldırıya uğradı.

Saldırıların çoğunun, birkaç köy ve kasabada aynı anda gerçekleştiği belirtiliyor. Bu da savaşçıların örgütsel durumunda bir gelişme olduğunu ve SDG’nin güvenlik ve askeri çabalarını dağıtma amacıyla operasyonların uygulanması sırasında sıklıkla ayrı gruplardan oluşan sistemi benimsediklerini gösteriyor. Ancak aynı zamanda savaşçıların silahlandırılması hâlâ minimum düzeylerde olup makineli tüfek ve roket gibi ve silahlarla sınırlı. Ayrıca operasyonların kapsamı, halen ağırlıklı olarak Akidat aşiretinin bulunduğu doğu kırsalı, özellikle de Şuhay ve Ziban köyünün çevresiyle sınırlı. Bu köyle aşiret şehitliğinin bulunduğu köy olmasından dolayı aşiret savaşçılarının ağırlık merkezi olarak kabul ediliyor. Savaşçılar buna ek olarak kuzey kırsalındaki bazı köy ve kasabalarda aralıklı ve uzak operasyonlar yürütüyor.

Genel olarak Arap aşiret savaşçılarının Deyrizor’da SDG’ye yönelik operasyonlarının durumunu ve geleceğini etkileyen bir takım iç ve dış faktörler var. Öne çıkan faktörleri şu şekilde sıralayabiliriz:

SDG’ye yönelik saldırıları sürdürebilmek için gerekli mali, askeri ve lojistik kaynakları güvence altına almaya devam edebilme kapasitesi. Bu faktör hala mevcut. Aşiret hafif ve orta ölçekli silahları, çoğu zaman SDG veya Fırat Nehri’nin diğer yakasında rejimin kontrolündeki bölgelerde karaborsadan satın alıyor. Aşiretin şeyhi İbrahim el-Hafil, çeşitli sesli mesajlarında, bu amaçla bağış toplayarak aşiret savaşçılarının finansal olarak desteklenmesi çağrısında bulundu. Bu önemli bir faktör. Zira Suriye rejimi veya İranlı milisler, aşiret savaşçılarının kararları üzerinde tam veya kısmi kontrol sağlamak için onlara gerekli mali ve askeri kaynaklar sağlayabilir.

Aşiret savaşçılarının operasyon alanlarını genişletme ve şu anda Akidat aşiretine bağlı savaşçıların yürüttüğü harekete katılmak üzere yeni kabileleri veya aşiretleri harekete geçirme yeteneği. Görünüşe göre Akidat aşiretinin şeyhi İbrahim el-Hafil tarafından temsil edilen mevcut yönetim, bunun üzerinde çalışıyor.

SDG, Deyrizor’da kendisine karşı devam eden aşiret hareketiyle mücadelede güvenlik ve askeri seçeneği tercih etmeye devam ediyor. SDG, aşiret lideri İbrahim el-Hafil ve ona bağlı savaşçıların, Deyrizor’da SDG unsurlarının ölümüne karıştıkları iddiasıyla suçlu olduklarını ve arandıklarını resmi olarak açıklamasından sonra bundan geri adım atmıyor. Bu faktör, doğal olarak, aşiret savaşçılarının, talepleri karşılanıncaya veya en azından liderlerinin ve üyelerinin gelecekte hedef alınmayacağı garantisini veren yeni müzakere koşullarını sağlanıncaya kadar SDG’ye karşı faaliyetlerinin devam etmesini zorunlu kılıyor.

SDG’nin rejim, DAEŞ veya Türkiye gibi yerel veya uluslararası bir üçüncü tarafla meşgul olmasından faydalanmak. Ancak aşiret savaşçılarının zayıf finansmanı ve silahlanması, onları SDG’ye yönelik saldırılarının düzeyini azaltmaya ve üçüncü taraftan maruz kaldıkları baskıya dayanmaya itebilir. Bu durum, göreceli sükunetin olduğu dönemlerde, örneğin Türkiye’nin SDG mevzilerine yönelik bir haftadan fazla bir süre devam eden hava saldırıları sırasında sıklıkla yaşandı.

ABD’nin Erbil büyükelçiliğinde himaye ettiği müzakerelerin sonuçları. Aşiret savaşçılarının Şeyh İbrahim el-Hafil’in ağabeyi Şeyh Musab el-Hafil tarafından temsil edildiği görülüyor. Ancak SDG’nin veya Koalisyon Güçleri’nin Deyrizor’da, özellikle de askeri ve güvenlik düzeylerindeki yönetim mekanizmasını değiştirme noktasındaki isteksizliği nedeniyle bu süreç sekteye uğradı ve sonuç alınamadı. SDG’nin bu tavrı, aşiret savaşçılarından gelen ve onları operasyonlara devam etmeye itebilecek büyük baskıya maruz kalmadığı sürece değişmeyecek gibi görünüyor.

Sonuç olarak, aşiret savaşçılarının operasyonları ve SDG’nin kendisine yönelik saldırılara karşı seçtiği güvenlik çözümünü tamamlayamamış olması nedeniyle Deyrizor kırsalındaki askeri kontrolü hâlâ kırılgan durumda. Aşiret savaşçılarının SDG’ye karşı direnme ve operasyonları sürdürme becerisi çeşitli faktörlere bağlı. Bunlardan başında gerekli insani, mali ve askeri kaynakların güvence altına alınması geliyor. SDG de bu kaynakların sınırlı olduğu ve yerel ya da uluslararası bir üçüncü kişinin müdahalesi ya da desteği olmadığı sürece bitme tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu düşünüyor. Dolayısıyla her iki tarafın da zaman faktörüne güvenerek fırsat kolladığı görülüyor. Koalisyon güçleri ise tarafsızlığa daha yakın bir pozisyon alırken saha durumunu yakından takip ediyor ve taraflar arasındaki müzakerelerin gidişatını denetliyor.