Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed el-Şara, üst düzey bir Suriye heyetiyle birlikte 15 Ekim 2025 tarihinde Rusya'ya bir ziyarett
Eki 28, 2025 541

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed el-Şara, üst düzey bir Suriye heyetiyle birlikte 15 Ekim 2025 tarihinde Rusya'ya bir ziyarett

Font Size

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed el-Şara, üst düzey bir Suriye heyetiyle birlikte 15 Ekim 2025 tarihinde Rusya'ya bir ziyarette bulunmul ve burada Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile görüşmüştür. 

Bu ziyaret, rejimin düşüşünden bu yana yapılan ilk ziyaret olup, otoritesi çöken ve Moskova'ya kaçmak zorunda kalan Beşar Esad ve otoritesini korumaya karşılık tüm çabalarını, askeri ve diplomatik gücünü bu rejimi devirmeye adamış bir otorite için alışılmadık bir durum gibi görünmekteydi. 

Ziyaret, düzenlenmesi planlanan ilk Arap-Rus zirvesiyle aynı zamana denk gelmiş ve bazı Arap liderlerin Gazze anlaşmasının uygulanması için gerekli prosedürleri tamamlamakla meşgul olmaları gerekçesiyle ertelenmiştir. Bu durum, Rusya'nın yeni Suriye hükûmetiyle ilişkilerin yeniden kurulmasını geciktirmeme konusundaki kararlılığını göstermektedir. 

Şara ve Putin'in görüşmesi, 2025 yılının Ocak ayında Dışişleri Bakan Yardımcısı Mikhail Bogdanov başkanlığındaki Rus heyetinin Şam'a yaptığı ziyaretle başlamış, bunu Şubat ayında Putin ile Şara arasında yapılan bir telefon görüşmesi, Mart ayında Putin'in Şara'ya gönderdiği bir mektup, Antalya, Moskova ve New York'ta iki dışişleri bakanı arasında gerçekleştirilen üç toplantı, Temmuz ayında Suriye heyetinin Moskova'ya yaptığı ve dışişleri, savunma, güvenlik ve istihbarat bakanlarından ve yetkililerinden oluşan ziyaret, Eylül ayında Rusya Başbakan Yardımcısı Alexander Novak'ın üst düzey bir heyetle birlikte Şam'a yaptığı ziyaret ve son olarak Ekim ayı başında bir Rus askeri heyetinin Şam'a yaptığı ziyaret takip etmiştir. 

Rusya, ziyaret sırasında sıcak bir karşılama ile Suriye'nin gerçek dostu olduğu, dostluğunun, son 80 yıldır olduğu gibi, uluslararası forumlarda Suriye'nin çıkarlarını savunmaya hizmet edeceği ve Putin'in, eylemleri ve kararları öngörülemez olan Trump'ın aksine, güvenilir bir başkan olduğu mesajını açıkça vermeye çalışmıştır. 

Aslında, Suriye'nin özgürleştirilmesinin ilk anlarından itibaren, her iki taraf da yeni ilişkiler kurmaya istekli görünmekteydi. Rusya, Esad rejimine verdiği desteği, 2015 yılında rejim adına yaptığı doğrudan askeri müdahaleyi ve Güvenlik Konseyi'nde rejimin kınanmasına karşı kullandığı veto hakkını geride bırakmaya hazırdı. Rusya buna binaen, Suriye topraklarına yönelik İsrail saldırılarını kınayan, Suriye'nin 1974 Kuvvetlerin Ayrıştırılması Anlaşması'nı uygulama hakkını destekleyen, İsrail'in bu anlaşmayı ihlal etmesine son verilmesini talep eden ve İsrail güçlerinin 8 Aralık 2024'ten sonra işgal ettikleri mevzilerden çekilmesini isteyen tutumunu sürdürmüştür. Rusya, işgal altındaki Golan Tepeleri üzerinde Suriye'nin egemenliğini tanımakta, İsrail'in burayı ilhak etme kararını reddetmekte, Suriye'nin birliğini ve toprak bütünlüğünü desteklemekte ve her türlü ayrılıkçı veya bölücü projeyi reddetmektedir. 

Ancak Rusya'nın tutumu, özellikle Güvenlik Konseyi toplantılarında Suriye hükûmetine yönelik sert eleştirilerin devam etmesine engel olmamıştır. Bu eleştiriler arasında, sahil şeridinde ve Süveyda'da yaşanan olaylardan Suriye hükûmetinin sorumlu tutulması da yer almaktadır. Bu bağlamda bu bölgelere bölgedeki insani durumu değerlendirmek ve etkilenen kişilerin öncelikli ihtiyaçlarını belirlemek üzere Birleşmiş Milletler kurumları arasında ortak bir misyon oluşturup gönderilmesini talep etmiştir. Güvenlik Konseyi başkanlık bildirilerinde hükûmetin kınanmasını sağlayamayınca, Brezilya'da düzenlenen BRICS zirvesi bildirisinde “Alevi sivillerin toplu katliamını” kınamış ve “Suriye topraklarında yabancı terörist savaşçıların varlığının oluşturduğu tehdit ve teröristlerin Suriye'den bölge ülkelerine yayılma riski”ne atıfta bulunmuştur. 

Rusya'nın Suriye hükûmeti ile ilişkiler konusundaki vizyonu, çeşitli talepler ve şartlar arasında gidip gelmektedir. Rusya, eski rejim güçleri ve subaylarının yanı sıra Baas Partisi üyelerinin siyasi geçiş sürecine katılımını 2254 (2015) sayılı Kararın ilkelerinden biri olarak görmektedir. Bu nedenle, Saddam Hüseyin rejiminin düşüşünden sonra Irak'ta yaşananlar, Esad rejiminin düşüşünden sonra Suriye'de tekrarlanmamalıdır. Rusya, yabancı savaşçılar sorununa çözüm bulunmasının yanı sıra, tüm etnik, dini ve sosyal grupların yeni hükûmetin çeşitli yasama ve yürütme kademelerine katılım hakkının garanti altına alınması gerektiğine inanmaktadır. 

Öte yandan Rusya, Tartus deniz üssü, Hmeymim hava üssü ve Suriye'nin kuzeydoğusunda Kamışlı'daki askeri üssünü elinde tutarak Suriye'deki askeri varlığını sürdürmek istemektedir. Suriye ordusunun silahlandırılmasına ve eğitilmesine katkıda bulunma imkanını, güney sınırındaki güvenlik tertibatında rol oynama ve önceki rejimle imzalanan ekonomik anlaşmaları sürdürmeyi önerirken, ülkede ortaya çıkan gerçeklere uygun olarak bu anlaşmaları değiştirme olasılığından da bahsetmektedir. 

Ortaya koyduğu vizyona göre Rusya ile ilişkiler Suriye hükûmeti üzerinde baskı oluşturmakta, İsrail ile güvenlik anlaşması veya barış ve normalleşme anlaşmasının imzalanmasının hız kazanmasıyla artan ABD ilişkilerinin yarattığı baskıya eklenmektedir. Şam, İsrail ile müzakerelerin başarısız olması durumunda ortaya çıkabilecek sonuçları öngörerek Moskova'ya yönelmiş görünmektedir. Suriye hükûmeti, İran ile ilişkilerindeki tutumunun aksine, Rusya ile ilişkilerin yeniden kurulmasına ABD'nin karşı çıkmamasından yararlanmaya çalışmaktadır. Ancak, ABD'nin tutumunda herhangi bir değişikliğin olması, Suriye'yi karmaşık bir seçimle karşı karşıya bırakacak ve yeni hükûmet üzerindeki baskıyı artıracaktır. 

Sonuç olarak, Rusya ziyareti, İsrail ile imzalanmak istenen güvenlik anlaşması için yürütülen müzakerelerin durmasıyla aynı zamana denk gelmiştir. Bu durum, Suriye hükûmetinin Rusya ile ilişkilerini yeniden kurmak için neler sunabileceğini ve son aylarda Washington ile yaşadığı ilişkilerin ardından Moskova'dan karşılığında ne elde edebileceğini ortaya koymak istediğini göstermektedir. Bu ilişkiler, sayısız talep ve koşulun yerine getirilmesine bağlı olmaya devam edecektir. Bu da ilişkileri yeniden bozulma riski ile karşı karşıya getirecek ve Suriye'yi Rusya'ya yönelmek de dahil olmak üzere ihtiyatlı bir dış politika izlemeye zorlayacaktır.