ABD’nin Suriye Rejimi ile normalleşme sürecini kuşatma belirtileri
ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken’in 7 Haziran 2023’te Riyad’da gerçekleşen Körfez İş Birliği Konseyi ülkelerinin dışişleri bakanları ile görüşmesinin ardından yapılan basın açıklamasında Suriye’de siyasi çözümün 2254 (2015) sayılı karara ve Amman İstişare Toplantısı sırasında üzerinde anlaşmaya varılan hususlara uygun olarak “adıma karşılık adım” yaklaşımı ile olması gerektiği vurgulandı.
Açıklamada bakanlar, Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK) standartlarına uygun olarak Suriyeli mültecilerin ve yerinden edilmiş kişilerin güvenli, onurlu ve gönüllü geri dönüşleri için güvenli koşulların hazırlanması gerektiğini vurguladılar. Ayrıca Amman İstişare Toplantısı ve 2254 sayılı kararda belirtildiği gibi ve tüm ilgili taraflarla koordinasyon içinde zorla gözaltına alınan ve kayıp kişiler sorununun çözülmesi gerektiği ifade edildi.
Açıklamada 14 Nisan’da yapılan ve Suriye’de Arap ülkelerinin rolünü aktif hale geçirecek bir mekanizmaya varamayan Cidde İstişare Toplantısı’nın sonuçlarına işaret edilmedi. Cidde Toplantısı’nın mekanizma ortaya koyamaması Körfez İş Birliği Konseyi üyesi ülkeler, Irak, Ürdün ve Mısır’ı 1 Mayıs’ta Amman’da başka bir toplantı yapmaya ve Ürdün’ün girişimine göre bir Arap rolünün başlatılmasını benimsemeye itti.
Amman ve Cidde İstişare Toplantıları’nın sonuçları arasında önemli farklılıklar var. Cidde Toplantısı’ndan sonra yapılan açıklamada siyasi çözümle ilgili Güvenlik Konseyi kararları, Birleşmiş Milletler’in siyasi süreçteki rolü, uluslararası insani yardımın sınır ötesi teslimine ilişkin kararlar ve BMMYK’nin mülteciler ve yerinden edilmiş kişilerin güvenli bir şekilde geri dönüşünü sağlayacak uygun koşullar için standartlar belirlemedeki rolüne değinilmedi. Öte yandan Amman Deklarasyonu, siyasi çözümün 2254 sayılı karara uygun olması ve tutukluların ve siyasi tutukluların serbest bırakılmasının yanı sıra kayıpların akıbetinin belirlenmesi, insani yardımın girişine ilişkin kararlarının uzatılması, mültecilerin gönüllü ve güvenli dönüşün kolaylaştırılması, kaçırılanların ve tutukluların serbest bırakılması ve kayıpların aranması şartını koştu. Deklarasyon bunların BM’nin ilgili organlarıyla iş birliği ve koordinasyon içinde yapılması gerektiğini belirtti.
Amman İstişare Toplantısı’nın açıklaması Suudi Arabistan’ın girişimine atıfta bulundu. Ancak açık bir şekilde “adıma karşılık adım” yaklaşıma dayalı olarak Arap ülkelerinin rolünü Ürdün girişiminin unsurlarına bağladı. Çünkü Riyad, rejimi taviz vermeye zorlamak için teşvikler sağlama çağrısında bulunan Amman Toplantısı’nın aksine, Arapların Suriye’deki rolünün etkinleştirilebileceği mekanizma hakkında ayrıntı vermemişti.
Ürdün girişimi, Kral Abdullah’ın 2021’in ortalarında ABD Başkanı Joe Biden’a sunduğu elektronik belgeyi ifade ediyor. Bu belge Biden’ı Suriye’de çözüm için rejimle ilişki kurarak ve normalleşme sağlayarak Arap ülkelerinin rolünün gerekliliğine ikna etmek için sunulmuştu. O dönemde Washington, Ürdün, Lübnan ve Mısır’a rejimle gaz ve elektrik hatlarının uzatılması anlaşması için “Sezar” yasasının yaptırımlarından istisnalar sağlasa da girişim hakkında net bir tavır ortaya koymamıştı.
ABD-Körfez toplantısından sonra Washington yönetimi, Ürdün girişimine karşı net bir duruş sergilemeye daha istekli görünüyor. ABD, Ürdün girişimine şartlı destek verebilir ve bunu, rejimi çevreleme politikalarından biri olarak kabul edebilir.
Genel olarak Amman bildirisine odaklanmak ve Cidde ile Arap Zirvesi bildirilerini tamamen göz ardı etmek, ABD’nin Suriye’de BMGK kararları ve BM’nin siyasi süreci destekleme rolü dışında herhangi bir Arap rolünü reddetme tavrını yansıtıyor. Bu tavır uluslararası siyasi sürecin canlanmasına katkıda bulunmasa bile Arap ülkelerinin toplu olarak rejimle normalleşmesinin uygulanma imkanını kesinlikle etkileyecek ve rejim ve müttefiklerinin Suriye'de çözüm formüllerini dayatmasını engelleyecektir.