Türkiye’nin Suriye’de PKK’ya yönelik başlattığı operasyonların ayrıntıları ve anlamı
Türkiye’nin PKK ve Suriye Demokratik Güçleri’ne (SDG) yönelik “Pençe-Kılıç” harekâtını başlatmasının üzerinden iki aydan fazla bir süre geçti. Gerginlik seviyesi, 19 Kasım 2022’de ilan edilen harekattan 3 hafta sonra net bir şekilde azaldı. Ancak 2023’ün başından itibaren Türkiye farklı bir yönde Suriye’ye özel operasyonlar düzenlemeye başladı. Hedeflerin yapısı, haritası ve konumları açık bir şekilde değişti. Detaylarını şu şekilde sıralayabiliriz:
- Türk istihbaratının 3 Ocak’ta Haseke’de düzenlediği operasyonda Ahmed Şoreş kod adlı Zeki Gürbüz ile Fırat Neval kod adlı Özgür Namoğlu öldürüldü. Haseke’nin kuzey girişinde bulunan Tel Tawil Merşo köyünde ikamet eden bu kişiler, Türkiye Komünist Partisi/Marksist-Leninist’in silahlı kanadı olan FESK örgütünün üyeleriydi. Bu örgüt, Türkiye’de yasaklı olup PKK ile ittifak halinde. Öldürülen kişiler, Türkiye içinde operasyonların koordinasyonu ve düzenlenmesinde yer alıyordu. Bunların arasında 20 Nisan 2022’de Bursa cezaevine ait otobüse yönelik saldırı ile SDG’nin kontrolündeki bölgelerden Türkiye’nin iç kesimlerini hedef alan füze saldırıları geliyor.
- 11 Ocak’ta PKK’nın üst düzey kadrosundan iki kişi etkisiz hale getirildi. Ancak bunların kimlikleri henüz açıklanmadı. Operasyonun uluslararası Kamışlı-Haseke yolu üzerindeki El- Cezire istasyonunun yakınından geçerken Türkiye’ye ait SİHA’lar ile düzenlendiği düşünülüyor. Hedef alınan mevki, ilk saldırının düzenlendiği yerden sadece 8 km uzaklıkta.
- 18 Ocak’ta PKK’nın üst düzey kadrosundan iki kişi etkisiz hale getirildi. Demokratik Birlik Partisi’ne (PYD) bağlı medya ise şu açıklamayı yapmakla yetindi: “Türk SİHA’ları, Haseke’nin doğusundaki Kamışlı-Malikiye/ Derik yolu üzerindeki Maşuk köyü kavşağında bir benzin istasyonunun yanından geçerken kendilerini taşıyan aracı hedef aldı.”
- 19 Ocak’ta bir patlama meydana geldi. SDG patlamanın petrol kenti Ramilan’ın yakınlarında Suriye’deki Uluslararası Koalisyon liderliğinin konuşlandığı ve çok sayıda üst düzey PKK militanının bulunduğu bir askeri noktada gerçekleştiğini açıkladı. SDG bu kişilerin, kontrolündeki bölgeleri yönetmekle görevlendirilen PKK militanları olduğunu belirterek şöyle dedi: “Patlama, Uluslararası Koalisyon güçleriyle toplantıları koordine etmekten sorumlu olan ‘Askeri İlişkiler Ofisi’ne ait noktalardan birinde meydana geldi.”
Bütün operasyonların, Suriye-Türkiye sınırından 60 km güneyde, SDG’nin kontrolündeki bölgelerin derinliklerinde düzenlendiği görülüyor. Bu ise daha önce genelde sınırın 30 km güneyinde düzenlenen operasyonların yön değiştirdiği anlamına geliyor. Ayrıca SDG’nin kontrolündeki bölgelerden Suriye dışına, özellikle de Türkiye içine başlatılan terör eylemlerine karışan kişilerin hedef alınmasında değişiklik yaşandı. Buna ek olarak SDG ve Demokratik Birlik Partisi’ne bağlı medya bu operasyonların çoğuna alışılmadık bir şekilde görmüyor ve bunlara sadece atıfta bulunuyor. Örneğin Türkiye Komünist Partisi’nin bu operasyonlarda iki liderinin öldüğünü açıklamasına rağmen, SDG medyası, olayı nedeni ve kaynağı bilinmeyen saldırı olarak niteledi.
Türkiye, bu operasyonların nasıl yürütüldüğünü ve mekanizmasını açıklamadı. Ancak bunlarla ilgili eldeki veri ve bilgilere göre şunlar söylenebilir:
- Türkiye, SDG kontrolündeki bölgelere yönelik kara harekâtına geçici bir alternatif olarak, ulusal güvenliğine yönelik doğrudan tehditten sorumlu kişilere ve bölgelere yönelik spesifik operasyonlar yürütme yoluna başvuruyor.
- Operasyonların yerleri ile SDG ve PYD’nin bunlara verdiği tepki, Türkiye ile ABD arasında yüksek güvenlik ve istihbarat koordinasyonu olduğu kanaatini güçlendiriyor. Türkiye, SDG’nin kontrol bölgelerde bulunan terör örgütlerinin kadrolarını ve liderlerini etkisiz hale getirmek için ABD’den talepte bulunmuş, ABD de bunu kabul etmiş olabilir.
- Operasyonlar, Rusya’nın Türkiye ile Suriye rejimi arasındaki ilişkileri düzeltme çabalarıyla aynı zamana denk geliyor. Bu da yakınlaşma çabalarını desteklemeye yardımcı bir araç olarak, Rusya ile Türkiye arasında belirli operasyonları düzenlemek konusunda güvenlik ve istihbarat iş birliği ve koordinasyonu olduğu düşüncesini akla getiriyor. Özellikle Rusya’nın birçok askeri üs ve noktası hedef alınan bölgelere yakın olup, rejim güçlerinin buradaki askeri ve güvenlik varlığına ek olarak bu bölgelerde sürekli devriye faaliyetleri yürütülüyor.
Her halükârda, belirli operasyonların düzenlenmesi ve SDG ile PYD’nin bunlara yönelik tavrının devam etmesi, PKK ve ona bağlı diğer örgütlerdeki aktif kadroların bir kesiminin tasfiyesine ve etkisiz hale getirilmesine yol açacaktır. Operasyonların artması ve SDG ile bağlantılı veya doğrudan onunla çalışan kişilerin daha çok hedef alınması durumunda bu durum bir yanda bu örgütler arasında, diğer yandan da SDG ile Demokratik Birlik Partisi arasında gerilim ya da tıkanıklık oluşmasına yol açabilir.