Suriye rejiminin Arap Birliği’ne geri dönüşünün etkileri ve yankıları
Haz 03, 2023 2164

Suriye rejiminin Arap Birliği’ne geri dönüşünün etkileri ve yankıları

Font Size


 

7 Mayıs 2023’te Arap Birliği, Suriye rejiminin ve rejime bağlı bütün kurum ve kuruluşların toplantılarına yeniden katılmasını kararlaştırdı. 

Rejimin 2011 sonunda Arap Birliği üyeliğinin askıya alınmasının nedeni, Arap Birliği’nin çözüm girişimini uygulamayı reddetmesiydi. 2023’te Suriye’nin koltuğunu kendisine iade etme kararı ise rejimin Amman ve Cidde deklarasyonlarını uygulamaya hazır çıktılar olarak ele alması dışında herhangi bir girişim sonucu değildi. 

Üye devletler arasındaki anlaşmazlıkların sürdüğünü gösteren Arap girişiminin yokluğuna rağmen, rejimi Arap Birliği’nin kararını kabul etmeye iten koşullar ve yükümlülüklerin var olduğu ifade edilebilir.  Rejim Arap Birliği’nin toplantılarına katılmakla ilgilendiğini ifade eden bir bildiri yayınlamakla yetindi ve diğer maddelere atıfta bulunmadı. 

Amman Deklarasyonu’nun uygulanmasını takip edecek ve Arap Birliği’ne periyodik raporlar sunacak bir Arap bakanlar arası irtibat komisyonu kurma kararı, Arap ülkelerinin, terörizm tehlikesi ve uyuşturucu kaçakçılığı gibi güvenlik konuları ile insani yardımın gelişini ve mültecilerin geri dönüşünü kolaylaştırmak gibi insani konuları çözüme kavuşturarak adım adım kapsamlı bir siyasi çözüme ulaşmak istediğini gösteriyor. 

Buna göre Arap Birliği’nin rejime karşı ihtiyatlı hareket edecek ve gerekli şartlara ve adımlara fiilen bağlılığını göstermesi karşılığında kendisine yönelik ekonomik ve siyasi açılımı kabul edecektir. Ancak özellikle net bir eylem planı ve girişimin olmadığı durumlarda, rejimin bu talepleri uygulamada ve onlara bağlı kalmada ayak sürmesi bekleniyor. 

Her halükârda Arap ülkelerinin çabaları, onların İran, Rusya, ABD ve Türkiye ile olan ilişkilerinin biçimine ve doğasına bağlı kalmaya devam ediyor. Örneğin Riyad ile Tahran arasında imzalanan anlaşmadaki herhangi bir gelişme, Arapların Suriye’deki çözüme katılımında daha fazla ilerleme kaydedilmesi için bir motivasyon olacaktır. Aynı şekilde rejim üzerindeki batılı yaptırımların kaldırılması ya da istisna tanınması, rejimin davranışını değiştirmek için attığı adımların Washington’ın ne ölçüde ikna edeceğine bağlı olacaktır. 

Arapların Suriye’de çözüme yönelik çabalarının önünde ciddi zorluklar var. Bu da siyasi süreci etkileme isteklerini kısıtlıyor. Rejimin politikalarına uygun olarak Suriye muhalefetini oluşturmak ve Anayasa Komitesi’ne yönelik tutumları, uluslararası bir çatı gerektiriyor ki şu anda bu mevcut değil. 

Arap ülkelerinin çözüme müdahale etme çabalarının Suriye muhalefeti üzerindeki muhtemel en olumsuz etkisi, Arap Birliği’nin Ulusal Koalisyonu’nu tanınamamasıdır. Ancak bu onun uluslararası meşruiyetini geçersiz kılmayacaktır. Çünkü Birleşmiş Milletler Genel Kurulu 67/262 (2013) sayılı kararında Suriye halkının meşru temsilcisi olarak koalisyonun kurulmasını memnuniyetle karşılamıştı. 

Müzakere komitesi de Arap Birliği’nin yeni kararından etkilenmeyecektir. Çünkü o da meşruiyetini Arap Birliği kararlarına değil, Cenevre Bildirisi (2012) ve Viyana Bildirisi’ne dayanan (2015) dayanan 2254 (2015) sayılı karardan alıyor. Aynı şey meşruiyetini Güvenlik Konseyi başkanının 8 Ekim 2019 tarihli açıklamasından alan Anayasa Komitesi için geçerli. 

Kuşkusuz bu karar, Suriye’de yaşanan ağır ihlaller karşısında Arap ülkelerinin 2011 sonunda aldığı tavırdan ciddi bir şekilde geri adım atmak demek. Bu da bu ihlallerin faillerinin çıkarına olup diğer ülkelerde benzer ihlallerin işlenme ihtimalini artırmaktadır.  

Bununla birlikte bu kararın fiili etkileri mevcut aşamada sınırlı görünmektedir. Karar rejimin hedeflediği asıl kazanımlar olan ekonomik durum ve ardından yeniden imar üzerinde fiili olarak etkili olmayacak, sadece diplomatik ve medya düzeyiyle sınırlı kalacaktır. Buna ek olarak ister resmi ister fiili şartlı geri dönüş, kararın rejim açısından medya etkisini bile bile zayıflatmaktadır. Bu da Rejimin kararı hoş karşılamamasını açıklıyor.