Cenevre ve Astana Girişimlerinin Başarısız Olduğu Bir Ortamda Arap Girişimi Başarılı Olabilecek Mi?
Haz 14, 2024 1189

Cenevre ve Astana Girişimlerinin Başarısız Olduğu Bir Ortamda Arap Girişimi Başarılı Olabilecek Mi?

Font Size

Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi ülkelerinin Bakanlar Konseyi, 2023 yılı Ağustos ayı ortasında yayınladığı Kahire Bildirisi'nin Suriye rejiminden uygulanmasını talep etmek amacıyla Arap Bakanlar İrtibat Komitesi'nin 9 Haziran 2024'te Doha'da düzenlemiş olduğu 160'ıncı oturumunda yayımlanan bildiri tekrar yayınladı. Bildiride ayrıca Suriye'de siyasi çözüme ulaşmak için 1 Mayıs 2023 tarihinde yayınlanan Amman Bildirisi'nin 2254 sayılı BM Güvenlik Konseyi Kararı ve ilgili Birleşmiş Milletler kararları doğrultusunda uygulanmasının gerekliliğinin yanı sıra BM Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen'in çabalarına verilen destek de ifade edilmiştir. 

Bakanlar Konseyi, 7 Eylül 2023'te Maskat'ta düzenlenen 157. oturumunda Kahire Bildirisini ve Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi Devlet Liderleri Yüksek Konseyi'nin 5 Aralık 2023'te Doha'da düzenlenen 44. oturumunda yaptığı açıklamayı memnuniyetle karşılamıştır. Ardından 3 Mart 2024'te Riyad'da düzenlenen 159. oturumda Kahire Bildirisi yer almamıştır. 

Kahire Bildirisi, rejimi Araplarla normalleşme konusunda çıkmaza sokmuştur. Arap Bakanlar Komitesi, Amman Bildirisi'nin uygulanmasına yönelik bir dizi öneriyi rejimin Dışişleri Bakanı'na iletmiştir. Ancak rejim, komiteye art arda iki kez Arap taleplerinin yerine getirildiğini belgeleyen yazılı bir yanıt sunamamış ve bu durum Ürdün'ün geçen Mart ayında Bağdat'ta yapılması planlanan komite toplantısını iptal edilmesi konusunda çağrıda bulunmasına yol açmıştır. 

Rejim, Suriyeli mültecilerin Cumhurbaşkanlığı af kararnamelerine gerçekten dahil edildiğinin kanıtlanması, ev sahibi ülkeler ve ilgili Birleşmiş Milletler organlarıyla koordineli bir şekilde geri dönmek isteyen mültecilerin isimlerinin kaydedileceği bir platformun oluşturulması, mültecilerin geri dönecekleri alanlardaki ihtiyaçlar hakkında bilgi verilmesi, Ürdün'le mutabakata varılan bin mültecinin geri dönüşüne ilişkin listenin tamamlanması, tüm tutukluların serbest bırakılması için atılan adımları açıklanması, kayıp kişilerin ailelerine ve varsa nerede olduklarına ilişkin bilgilerin açıklanması konularında başarısız olmuştur. Ayrıca uyuşturucu üretimiyle mücadele çalışmalarına ilişkin kanıt sunamamasının yanı sıra, uyuşturucu ve silah kaçakçılığını önlemek amacıyla Suriye-Ürdün sınırını kontrol etme konusunda da başarısız olmuştur. 

Kahire Bildirisi, Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi açıklamalarının yanı sıra, 16 Mayıs 2024'te Bahreyn'de yapılan son Arap Zirvesi Kararı'nda da yer almıştır. Birlik, rejime Amman Bildirisi ve Birleşmiş Milletler kararlarının yanı sıra Kahire Bildirisi'ni de uygulaması çağrısında bulunmuştur. 

Arapların ve Körfez'in tutumu, rejimin bu sefer aşağıda ifade edilen bilinen politikalarını sürdüremeyeceğini göstermektedir: 

Somut adımlar atmadan, müzakerenin taraflarını ayrıntılarla boğmaya çalışmak. Rejimin açıkladığı ve reformist olarak tanıttığı adımlar, Arapların özellikle erken iyileşme projelerini finanse etmek için yakında oluşturulacak olan fon aracılığıyla umut ettikleri “mali ve ekonomik” bir açılım sürecine girilmesi açısından ne ikna edici ne de yeterli görünmektedir. 

  Cenevre Bildirisi, Viyana Bildirileri, 2254 sayılı BM Kararı, Anayasa Komitesi gibi uluslararası siyasi çözüm çerçevelerinden çıkmaya çalışmak. Ancak Arap kanadının Amman ve Kahire bildirileriyle Birleşmiş Milletler çerçevelerinin yanı sıra iki yeni siyasi çözüm çerçevesini dayatması rejim açısından bir başarısızlık olarak görülmektedir. 

 • Birleşmiş Milletler himayesindeki Cenevre sürecinde, Astana sürecinde, Türkiye ile normalleşme sürecinde ve Araplarla normalleşme sürecinde toplu müzakerelerden uzaklaşma eğilimi, her ülkeyle ayrı ayrı ikili müzakerelere yönelinmesi ve ülkenin sorunlarının, kendi çıkarlarına hizmet edecek şekilde çözülmesi. 

Rejim Cenevre ve Astana sürecine devam etmekteydi ve süreç her seferinde çıkmaza girmekteydi. Karşılığında ise Birleşmiş Milletler'den ya da Suriye muhalefetinden tavizler koparmaktaydı. Bu sayede BM kararlarındaki taleplerden kurtulup, bu talepleri çıkmaza sokmuş olduğu Anayasa Komisyonu müzakerelerine hapsetmeyi başarmış ve muhalefetle Bağdat'ta anlaşma imzalamayı kabul ederek yeni bir taviz elde etmeyi beklemektedir. Ancak Arap süreci uluslararası süreçten farklı görünmektedir. Sürecin engellenmesi karşılığında Arap ve BM bildirilerinin ve rejime sunulan kararların uygulanması konusunda hâlâ mali veya siyasi tavizlerin verilmesi söz konusu değildir. Avrupa'nın üç olumlu tutumu ve Amerika'nın rejime yönelik yaptırımları kaldırmayan tutumu devam ettiği sürece Arap sürecinin başarıya ulaşma ihtimali de bulunmaktadır.