İsrail'in Suriye'de İran'la yüzleşme stratejisi
Haz 18, 2020 1426

İsrail'in Suriye'de İran'la yüzleşme stratejisi

Font Size

Obaida Fares tarafından yazılmış  - Jusoor Araştırmalar Kıdemli araştırmacısı

İsrail, İran'ın rejime karşı başlayan devrimin ilk yılında Suriye rejimini desteklemeye katılmasını Suriye rejimini zayıflatmak ve onunla beraber İran'ın kan kaybetmesi için bir fırsat olarak gördü. Bununla birlikte İran'ın Lübnanlı, Iraklı ve diğer uyruklardan milislerin yanı sıra çok sayıda Devrim Muhafızını Suriye’de konuşlandırması bu fırsatı müdahale gerektiren bir tehdide dönüştürdü. 
Bu noktada İsrail çifte siyaset benimsedi. İlki askeri olup çoğunlukla Lübnan'a giden İran askeri konvoylarını hedef alan hava saldırıları düzenledi. İkincisi ise siyasi olup İranlıların olabildiğince kan kaybetmesi için krizi uzatmak, bir tarafın diğerine galip gelmesini engellemek, Rejimin komşularını tehdit etmeyecek ama aynı zamanda çökmemesini sağlayacak derecede zayıflatmak üzerine kurulu. Çünkü Suriye rejimi Tel Aviv'in değiştirmeyi riske atmak istemediği denenmiş bir bekçi olarak kabul ediliyor.
Suriye'deki iç çatışma, 2015 yılında Esed rejimini desteklemek için Rusya’nın askeri müdahalesiyle yeni bir döneme girdi. Rusya’nın muhalefet gruplarını yoğun bir şekilde hedef alması, İran ve ortaklarına manevra için daha büyük bir alan bulmasına katkıda bulundu. Bu durum İsrail için Rus faktörünü dikkate almasını gerektiren yeni bir değişim oldu. Çünkü bu müdahale, şu an saldırmanın uygun bir zaman olduğunu düşünen İsrail'in, askeri saldırılarını devam ettirmesine engel olabilecek boyutlara sahip.  
Bu dönemde İsrail’in stratejisi, Suriye arenasındaki çatışmada gerçekleştirmek istediği önemli hedeflerin belirlenmesini içeren daha geniş bir kapsamda "savaşlar arasında muharebe" stratejisi olarak bilinen geniş çizgilere bağlı kalmaya devam etti. İsrail’in en önemli hedefleri arasında Suriye'de İran ve Rus nüfuzuna sınır koymak, gelişmiş silahların Hizbullah’ın eline geçmesini engellemek, Suriye'nin İsrail'e somut bir askeri tehdit oluşturmasını veya İran'ın bunu yapmasına izin vermeyi engellemek, Suriye’nin Golan Tepeleri için meşru taleplerini baltalamak ve Sünni milislerin İsrail sınırındaki operasyonları için altyapı veya üs inşa etmesini engellemek yer alıyor. 
Naftali Bennett’in İsrail Güvenlik Bakanı olmasıyla birlikte İsrail’in stratejisi savunmadan saldırıya geçti. Bu da İsrail'in Suriye'deki İran tehditlerine tepki vermekten bir eylem stratejisine geçtiği, İran ahtapotunun kollarını (Hizbullah, Hamas ...) hedef almak yerine ahtapotun kendisini hedef almaya odaklandığı anlamına geliyordu.  
Genel olarak İran'ın Suriye'ye müdahalesinin ilk yıllarında İsrail'in müdahale etmeme ve daha sonra sınırlı darbe vurma stratejisinin, İran'ın etkisini sınırlayamadığı ve genel olarak İran'ın 2011'de karşılaştığı tehdidi gerçek bir fırsata çevirmeyi başardığı görülüyor. Bu da İran’ın Suriye rejimi ile ilişkisinin doğasına yansıdı. İran daha önce dış bir müttefik iken Suriye devletinin eklemlerine nüfuz etti. Ayrıca daha önce toplumda çok sınırlı olan sosyal, dini ve ekonomik varlığının doğasına da yansıdı 
İran ve Esed rejimi arasında ortaya çıkan organik ilişki, İsrail’in rejime karşı politikasına da yansıdı. İsrail artık onları ayıramamaya ve İran’ı zayıflatmanın rejimi zayıflamayı, hatta değiştirmeyi gerektirdiğini düşünmeye başladı.  
Tahminler İsrail'in ve Amerikan baskılarına rağmen İran'ın Suriye'deki rolünü bırakmak istemediği yönünde. Ancak İran'ın karşı karşıya olduğu ekonomik yaptırımlar, Sezar yasasının müttefiklerine getirdiği yaptırımlar ve bölgedeki genişleme projesinin mimarı olan Kasım Süleymani'nin olmayışı, İran'ın Suriye'deki mevcut kazanımlarına -tıpkı bu kazanımları elde etmenin çok masraflı olması gibi- tutunmasını çok masraflı hale getirecektir. Bu durum, İsrail de dahil olmak üzere bölgedeki diğer rakiplerinin İran bu zor konumundan faydalanmasına sebep olacak. Yani İran’ın kazanımları, "ahtapotun" yorgun kollarının taşıyamayacağı bir yüke dönüşebilir.  

 

Arapça PDF sürümünü indirmek için tıklayın